9 Şubat 2010 Salı

hüsnü güzel kahvesi

Sevgili Bursa Kulübü,

Bir İstanbullu olarak, Bursa'nın tarihi çok eski olduğu kadar, (yakın zamana kadar) mükemmel bir panoramayı da izlemenize olanak verecek mekânlarından biri olan, meşhur "Hüsn-ü Güzel" kahvesinin resimlerini sizden görmeyi çok isterim...

Burası, çok özel mekânlarındandır Bursa'nın...
Bilhassa sabah saatlerinde güneş tepeye ulaşmadan evvel, üzerlerini birer şemsiye gibi örtmüş ağaçların gölgeleri altına rastgele serpiştirilmiş ahşap masalarından birine kurulduktan sonra, gugukçuk kuşlarının serenadları eşliğinde sıcacık çayı yudumlarken sabah gazetelerini karıştırmak ve ova tarafından esen, insanın içini ferahlatan nefis ılık rüzgârın, devasa çınar ağaçlarının yapraklarının arasından dolanırken çıkarttığı yaprak hışırtılarını dinlemek, insanı fazlasıyla dinginleştirir ve ziyadesiyle huzur verir içine...

Eskiden "1" numaralı "Yeşil-Çekirge" Belediye Otobüsleri'nin Askerî Hastahane önünde son durak yaptıktan sonra geri döndükleri meydan, o tarihlerde yazın Bursalılar'la dolar taşardı. Çoğunluğu da Hüsn-ü Güzel'e doğru akarlardı... Boş masa bulmak olanaksız gibiydi o yıllarda... Her masada kalabalık bir Bursa ailesi yer tutardı. Kamışla yudumlanarak içilirdi Uludağ gazozları, muhabbetler ise hep gizli bir çekingenlik çerçevesinde seyrederdi burada. Masalardaki herkes konuşurdu ama asla uğultu olmazdı. Oturanların sesleri, sanki ağaç yaprakları arasında yitip giderdi... Atmosfere, kesinlikle kuş sesleri ve yaprak hışırtıları hakim olurdu. Yazın en sıcak günlerinde bile (batı kesiminin tamamıyla açık olması ve uçsuz bucaksız ovaya bakmasından ötürü), insanı için için titretirdi buranın havası. Hiç değilse omuzlara kazaklar bağlanırdı... Bunaltıcı yaz sıcaklarında ferahlamanın lezzeti hissedilirdi. Çaylar veya gazozlar değil, Bursa'nın o muhteşemliği, o kendine özgü boyutsuzluğu yudumlanırdı aslında...

Tâ ki, hafiften akşamüzeri karanlığı kahvenin üzerini örtmeye başlayıp, rengârenk floresanları ışıldamaya başlayıncaya dek... Masalar birer ikişer boşalmaya başlar ve çoluk-çocuk Bursalı aileler, Çekirge Meydanı'ndan Heykel ve Yeşil yönüne kalkacak olan "1" numaralı Mercedes-321 model mavi-beyaz Belediye otobüslerinde yer kapmak için birbirleriyle yarışırlardı adeta... Şanslı olanlar kahverengi yumuşacık deri koltukları doldururlar ve keyifle otobüsün sürgülü camlarını geriye doğru iterek bir kollarını pencerenin kenarına hafif dışarı taşacak şekilde dayarlar, geride kalanlar şanssızlar ise Çakırhamam'a kadar ayakta yolculuk yapmak zorunda kalırlardı.

Adeta Bursa'nın ciğerlerinden olan bu naif semt ve bir nevî kent mobilyaları olan; Çekirge Hamamı, pansiyon olarak çalışan eski ve ahşap Bursa evleri ve de Hüsn-ü Güzel kahvesi, artık -maalesef- gün boyunca sadece 15-20 kişiye hizmet vermek durumunda olan üçüncü (ya da dördüncü) dereceden tercih edilen bir mekân olmuş maalesef...

Tamam, kabul ediyorum. Yeni eskiyi her zaman geri plâna iter, lâkin Çekirge ve meşhur Hüsn-ü Güzel kahvehanesi, bu derece ilgisizliği hak etmemeli bence... Yoksa bu gidişle, yazları fırsat buldukça Bursa'ya gittiğim zamanlarda tek ziyaretçisi ben kalacağım...

Bu mekânın günümüzdeki birkaç resmini sitemize gönderecek olan arkadaşlara, şimdiden minnettarlığımı belirtmek isterim...

Selâmlar ve sevgiler...

Akın KURTOĞLU
İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder