9 Şubat 2010 Salı

A. Hamdi TANPINAR'ın BURSA'sı


A. Hamdi TANPINAR'ın BURSA'sı

Tanpınar yarışmasının birincisi İsmet Emre’ye göre ‘Bursa’nın güzelleştiremeyeceği insan; Tanpınar’ın güzelleştiremeyeceği şehir yoktur.

Her şehir, bir kadın gibi, kendisindeki güzelliği görüp kendisi hakkında şiir yazacak şairini beklermiş…’

‘Şehirleri en güzel anlayanlar şairlerdir…’ Öyleyse Bursa’nın şairi kim?..

Tıpkı insanlarda olduğu gibi, şehirlerde de ilk bakışta kendini gösteremeyen ve ancak dikkatli bakınca görülebilen tarafları vardır. Gözle görülür kısmı sıradan insanlar içindir; gizemli ve keşfedilmeyi bekleyen tarafı ise şairler için. … Misafir ettiği insanlar, onu sadece dış hatlarıyla, ezbere, yüzeysel biçimde görünürler. … Belki her şehrin şaire bu yüzden ihtiyacı vardır. Belki her şair bu yüzden kendi şehrini aramaktadır. Şehirler de şairini arar…

Her soylu şehrin, mutlaka bir şairi vardır. Kendisine şiir yazılmamış şehrin boynu büküktür…’

‘Şehrin ruhuyla, insan ruhunun en şiirsel biçimde meze olduğunu gösteren şey, şehrin insana zamanı unutturmasıdır. Zaman yoksa dert de, ağrı da yoktur. En bahtiyar şehirler, kendilerine konuk olan insanlara zamanı unutturanlardır. Çünkü zamansızlık, bir vecd ve kendinden geçme durumudur…’

‘Zaman zaman içinde, Bursa zaman içinde’

Bursa, zamanla birlikte anılmıştır. Çünkü Tanpınar’a göre Bursa, zamanı ortadan ikiye ayırmıştır. Kronolojik olanla, derinin altında yerleşerek hayatı oradan seyreden zaman arasındaki farkı bir tek Bursa’da müşahede etmiştir. …

Zaman silikleşmiş, çoğunlukla da ortadan kalkmıştır. Geçmiş, ne kadar geride kalırsa kalsın, şimdinin burnunun dibindedir hep. Hatta bu o kadar böyledir ki, bazen şimdinin bile geçmişin gerisinde kaldığı olur. Şadırvandan akan su, şadırvanı yaptıran elin gerisinde kalır…’

Tanpınar’a göre zaman iki boyutludur; geçici hal ve derin hal. Belki de Bursa’da zaman daima tek parça mı, yoksa giydirilmiş zaman mı?… ‘Rüya ile hayal, hayal ile hakikat, gece ile gündüz, güneş ile göz arasında bir yerlerdedir’ zaman…

‘Şimdi Bursa’da asıl zamanın yanıbaşında, bizim için ondan daha başka ve daha derin olarak ikinci zamanı yapan şeyin ne olduğunu öğrenmiş gibiyim. Bu ses ne onun ve onun etrafı kucaklayan her dokunduğu şeyin özünü bir ebediyette tekrarlayan akisleri bu mevsimlerin ve düşüncelerin ezeli aynası, zamanın üç çizgisini birden veren tılsımlı bir aynadır. Sanatın aynası da bundan başka bir şey değildir…’ Leibniz’in dediği gibi; ‘Şehirler, geçmişin yükünü taşıyıp geleceğe gebedir…’

Şehir ve Mimari

‘Bursa’ya tarih, damgasını o kadar derin ve kuvvetle basmıştır ki, onun her yerde kendi ritmi, kendi hususi zevkiyle var. … Taş, kemer, mihrap çini hepsi Yeşil’de dua eder. Muradiye’de düşünür ve Yıldırım’da harekete hazır, göklerin derinliğine susamış bir kartal hamlesiyle ovanın üstünde bekler. Hepsinde tek bir ruh terennüm eder. … Hayatta her şeyde olduğu gibi sanatta da devam denen bir kudretin var olduğu görülür…

Tanpınar’ı, bütün şehirlerden daha çok Bursa’ya bağlayan, Bursa’yı zamana karşı direndiren, onu her daim zaman-ötesi yapan mimarisidir. ‘Mimari eserlerinde taşı canlı mahluk yapan ve göze bir kalp penceresi gibi açılan eserleriyle Bursa, milliyetimizin en güzel kaynağıdır…’

‘Aslında bir şehri yapan sır, gözümüzün önündeki abideleri, binaları, yolları, evleri hasılı eski zaman kalıntıları değildir; onların da ardında yatan anlam boyutudur, bizi bir şehre bağlayan da budur. … Şehir, açılmasını bekleyen bir kitap gibidir.

‘Bursa mimarisi, kadim tanrıların yetiştiği bir toprağı, yeni bir dünya görüşü, yeni bir hakikat adına bir asra yakın bir zamanda zaptetmiştir. … Bursa tüm hayat orkestrasını bir sanatın tek başına idare ettiği bir şehirdir. … Taş ve suyun izdivacı: musiki ve mimari… Bursa’da taş dua eder, ağaç zikreder…’

Tanpınar’ın Bursa’sı

‘Bursa, yedi ceddin ve yedi geleceğin, yedi gök ve yedi yerin, bizim ve bizden çok uzaktakilerin, her hususiyetiyle yaşadıkları her taşın ses verdiği her yağmur damlasının şarkı söylediği her toprak tanesinin, her ağacın, her kaldırımın, her pervazın yağmurun sesine karşılık verdiği her sözün ve her unsurun birer köprü olduğu ne kadar muhayyel ise o denli gerçek bir şehir…’

Tanpınar’a göre şimdi, geçmişten bağımsız değil. ‘Şehre hakim olan-altta birikmiş duran zamandı…

Yaşadığımız, gülüp eğlendiğimiz, çalıştığımız, seviştiğimiz zamanın yanı başında, ondan daha çok başka, çok daha derin, takvimle, saatle alakası olmayan; sanatın, ihtirasla, imanla yaşanmış hayatın ve tarihin bu şehrin havasında edebi bir mevsim gibi ayarladığı velut ve yekpâre bir zaman…’

‘Bir rüyadan arta kalmanın hüznü’

Tanpınar için rüya, insanlar keder fikrini rüyada tanımışlardır demek, lüzumsuz bir şey olmaz dedirtecek kadar önemli bir motif. ‘Bursa, bir rüyayı aksettiren çerçevelerden biri yada taşlarda gülen rüyadır…
‘Bir rüyaya refakat eden duygu, bir vitrinde teşhir edilen eşyaya verilmiş ışık gibidir. O hayalleri o ışıkta, onun adesesinden, onun aydınlattığı kenar ve kabartmalarla onun dağıttığı renklerle, kısaca onun kurduğu münasebetler zinciri içinde görmeye mahkumuz…’
Acaba bugünkü Bursa, bir rüyadan arta kalan hüznü mü?

"Geçmişimdi gelecek"

Bursa bir şehir ama, her şeyden önce mâzinin, halihazırın ve geleceğin kaynaştığı; Mâzinin taş, efsunun tuğla, efsanenin duvar, ağacın düşen yaprağının bile hikayesinin olduğu bir şehir. ‘Mâzi, bugün olduğu gibi gelecek zamanlarda da hayatımızın şekillerinden biridir. … Bizim için asıl olan miras ne mâzidedir, ne de Batı’dadır; önümüzde çözülmemiş bir yumak gibi duran hayatımızdadır.’

‘Bir başkent daima başkenttir. Ne kadar susturulsa susturulsun yine konuşur. Bursa, ölülerin bile hayatımızda bir söz hakkı olduğu bir kent. Ölürse ten ölür, canlar ölesi değil Bursa’da… Bir bakıma Çelebi…

İnsan-ı kamil gibi, şehri kamildir Bursa. Bursa bir medeniyetin kristalize olmuş öz temsilcisidir. Bursa zamanı aksettiren bir aynadır. … Bursa müziktir, şiirdir. Her türlü rengin içinde kaynaştığı, ama en çok mâzi yeşili ve billur beyazı bir müzik… Mâzi şimdi istikbal olmuş, bendini yıkmış büyük sular gibi…’

Bursa acaba, mâzisinde yaşayan bir geçmiş zaman güzeli gibi mi? ‘Bursa, soylu geçmişini unutmadan, vâkar ve tevazu içinde çağını yaşar… Yaşadığımız zamandan kaçmak mümkün olmadığı gibi geçmişten kaçmak da imkansızdır…’

‘Yaşadığı kente benzer insan’

Hilmi Yavuz, bir yazısında, ‘Şehirler mi insanları güzelleştirir, insanlar mı şehirleri’ diye sorar. Sonra iddiasını daha da ileri götürür; ‘Bir kentte yaşayanlar, giderek o kentin kimliğini edinir. O kent düzenliyse insanlar da düzenlidir. O kent temizse insanlar da temizdir. Gürültülü ise gürültücü, dinginse dingindirler…’
Tanpınar’ın deyimiyle ‘Şehir, bir terbiyenin ve zevkin etrafında oluşmuş bir hayattır. Mimari bu hayatın asıl büyük üslubunu yapar…’

Bugün Tanpınar’ın Bursa’sını görebilmek için ‘tılsımlı bir aynaya bakmak’ gerekecek…


RAİF KAPLANOĞLU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder