9 Şubat 2010 Salı

GÖÇ ŞEHRİ BURSA

GÖÇ ŞEHRİ BURSA

Bursa, göçlerle kurulmuş bir kenttir. Bursa'ya, tarihi süreç içinde çok çeşitli göç akınları olmuştu. Bu göçler sırasında çok çeşitli yerlerden, çok çeşitli ulus ve topluluklar yerleşti.

Bursa, gerçekleşen göçlerle imparatorlu-ğun hemen her köşesindeki farklı kültürlerin birlikte bulunduğu bir kent, adeta imparatorluğun bir minyatürü oldu.

Cumhuriyet sonrası Bursa'nın en önemli kültür sorunu, göçmenlerin Bursa'ya uyum sağlayamaması olmuştu. Çünkü yüzyıllardır birbirlerinden ayrı yaşamış, dilleri ve dinleri dışında ortak noktaları azalmış olan bu göçmenlerin yerli halk ile kaynaşması çok uzun yıllar almıştır.

Bursa'ya gelen bu göçmen hareketi sadece olumsuzluk yaratmamış, çalışkan göçmenler Bursa'nın ekonomik ve kültürel yapısına önemli katkılarda bulunmuştur. Bugün Bursa'nın en önemli zenginlerinin Rumeli göçmeni olması bir tesadüf değil…

Göçlerle kurulan şehir

"Göçlerle Anadolu bugün, imparatorluğun etnik ve çok kültürlü bir minyatürü haline gelmiştir. Yalnız Türk kökeninden olan yüz binlerce göçmen dışında; Müslüman olmuş, Osmanlı kültürünü benimsemiş, menşeinde ana dili Türkçe olmayan yüz binlerce Arnavut, Boşnak, Giritli, Çerkes, Abaza, Çeçen, Gürcü bu yurda gelip yerleşmişlerdir.

Onları buraya "Anayurt"a koşuşturan şey, ortak tarih ve yaşam tarzı, kültür değil de nedir? Anadolu Türkü onları kendisinden saymış, kucak açmıştır. Tarih ve kültürün etnik menşeinden çok daha güçlü bir sosyal etmen olduğunu daha iyi hangi örnek gösterebilir? Onlar, T.C. vatandaşı olmuşlar, modern Türkiye'nin oluşması ve yükselmesinde hayati hizmetlerde bulunmuşlardır. Anadolu, onlar için, gerçek bir "Anayurt" olmuştur. Bugün Türkiye'de yaşayan her üç kişiden birinin ya kendisi, ya ana babası, ya yakın ataları göçmendir."


Dünyaca ünlü tarihçimiz Halil İnalcık, imparatorluğun büzülmesiyle, Anadolu'nun göçlerle imparatorluğun bir minyatürü olduğunu yazıyor. Tüm Anadolu için bu görüş geçerli olmasa da Bursa, göçlerle, imparatorluğun gerçekten bir minyatürü olmuştur. Bursa, imparatorluğun hemen her köşesinden gelen göçler sonunda çok kültürlü bir kent oldu.

Göçmen şehri Bursa

Bursa, göçlerle kurulmuş bir kenttir. Bursa'ya, tarihi süreç içinde çok çeşitli göç akınları olmuştu. Bu göçler sırasında çok çeşitli yerlerden, çok çeşitli ulus ve topluluklar yerleşmişti.

Türklerden önce Bursa'da yaşayan Msyia ve Tyni'ler bile, Trakya'dan bu güzel beldeye göç etmişti. Daha sonra da Türkler, Orta Asya Bozkırlarından Bursa'ya geldi. Bu arada, Kütahya'da bulunan Ermeniler, ardından da Yahudiler Bursa'ya yerleşti.

Bursa, yedi kez büyük göçmen akınına ve nüfus artışına uğradı. Bunların ilki, Bursa'nın fethiyle olmuştu. Birçok gazi ve abdallar, müritleriyle ve aşiretleriyle Türkistan'dan gelip yerleşmişlerdi. Orta Asya'dan gelenler Tatarlar'a, Konya Ereğli'sinden gelenler Şekerhoca Mahallesi'ne, Sivas'tan gelenler Sivasiler Mahallesi’nde, İran ve Azerbeycan'dan gelenler Acemler Mahallesi'ne, Bozkuş aşiretinin bir bölümü de Nalbantoğlu Mahallesi’ne yerleşmişlerdi. Türkistan'dan gelenler ise, şimdi bulunmayan Pınarbaşı'ndaki Özbekler Tekkesi civarına, Hindistan'dan gelenler, Pınarbaşı'ndaki Hindliler Tekkesi civarında yerleşti. 1530-1570 yıllar arasında ise, Celaliler'den kaçanların Bursa'ya sığınmaları nedeniyle ikinci kez göç akınına uğramıştır. Bu yıllarda nüfusu iki misli artmıştı. Bu göçlerin çoğu, Anadolu'nun kırsal alanlarından gelenlerle olmuştu.

93 göçmenleri

çüncü büyük göç ve nüfus artışı, 19. yüzyılın ikinci yarısında oldu. Bursa bu dönemde, Doğu'dan Ermeni göçü, 1880'li yıllarda 93 göçmenlerinin yerleşmesiyle büyük bir nüfus artışı yaşadı. 1883 tarihli sayım ile 1903 yılı sayımı arasında Hüdavendigar ilinde 251.990 kişilik bir fark görülür. Bu fark, büyük ölçüde göçmenler nedeniyle oluşmuştu.
Bu tarihte sadece Rusçuk'tan 30 bin göçmen Bursa'ya gelmiş. Kazan'dan gelenler Mollaarap'a, Kırım'dan gelenler ve Pomaklar Alacahırka'ya, Kafkasya'dan gelenler Yıldırım'a yerleştirildi. 1909 yılındaki bir belgeye göre, Işıklar civarında Karıcaderesi'ne 20 bin göçmen hane iskân edildiği yazılmakta. Işıklar'ın altındaki Hayriye Mahallesi, Mollaarap civarında Vefikiye Mahallesi, Duaçınarı yanında Şükraniye ve İclaliye mahalleleri, Selimiye Mahallesi, Seyidnasır yakınlarında Mecidiye, Çobanbey ve Namazgâh arasında bulunan Babadağ Mahallesi, Rumeli'den gelen 93 göçmenleri tarafından kurulmuştu. Babadağ Mahallesi yanında bulunan Yeni Mahalle’ye ise, Kırım ve civarından gelen göçmenler yerleşmişti. Rusçuk, İntizam mahalleri de bu göçmenlerce kuruldu. 1880'li yıllarda başlayan bu toplu göçler sonunda Bursa merkez ilçede 18 yeni köy, 15 yeni mahalle kurulmuştur. Gemlik'te 12 yeni köy, İnegöl'de de 32 yeni köy, üç yeni mahalle kuruldu.

Mübadele göçmenleri

Bursa'da dördüncü büyük nüfus artışı mübadele göçleriyle yaşandı. Kurtuluş Savaşı sonunda Bursa'yı terk eden Ermeni ve Rumlar'ın yerine, Yunanistan'dan getirilen göçmenlere halk arasında "mübadele" (karşılıklı değişim) göçmeni denilmiştir. Yunanistan ile yapılan antlaşma gereği Bursa'ya, Yunanistan'dan mübadele göçmenleri iskân edildi.
Bursa'ya toplam olarak 39.808 mübadele göçmeni yerleştirilmişti. 1927 yılında yayınlanan Bursa Havalisi Coğrafisi adlı kitaba göre ise, en yoğun göçmen yerleşimi Bursa olup, toplam 81.265 mübadele göçmeninin yerleştirildiği yazılmaktadır. Bunlardan 56.456'sı merkez ilçeye, geri kalanları ise diğer ilçelere yerleşmiş. Bu göçmenlere, 1880'li yıllarda gelen 93 göçmenlerini de eklerseniz, neden; 'Bursa’nın bir göçmen kenti' olduğu daha iyi anlaşılabilir.

Bulgaristan göçmenleri

Bursa'ya beşinci göç akını, 1950'li yıllardan sonra, Türk Hükümeti ile Bulgaristan arasında yapılan anlaşma sonucu Bulgaristan'dan olmuştu. Bu göçmenler, Bursa'da Hürriyet ve Adalet mahallelerini kurdu. Bu arada 1955 yılında Yugoslavya ile imzalanan anlaşa sonunda Makedonya'dan da yoğun göçmen akını oldu.

1970'li yılından sonra yoğun olarak fabrikaların kurulması üzerine; Doğu, Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerinden yeni ve yoğun bir göç akını oldu. 1955 yılında 129 bin kişi yaşarken, 10 yıl sonra bu nüfus 212 bine, 1975 yılında ise 360 bine çıkan Bursa'nın nüfusu, 1985 yılında 612 bine yükseldi.

Bursa'ya altıncı büyük göçmen akını 1969 yılından sonra yaşanmıştı. 1969 Bulgaristan göçleri, 1978 yılına kadar sürdü. Bu çerçevede 1969-1978 arası gelen göçmenlerin çoğu, diğer göçmenlerde olduğu gibi toplu bir yerleşm yerine, Bursa'nın farklı farklı mahallelerine yerleşmiştir. 1969 göçmenleri genellikle Hürriyet, İstiklal, Zafer, Şükraniye, Yeşilyayla, Davutkadı, Yediselviler, Mesken, Duaçınar, Sinandede, Atıcılar ve Anadolu mahallelerine yerleşti. Bunların dışında bir kısmı da Bursa'nın ilçelerine yerleşti.

Bursa'ya yedinci göç akını, 1989 yılında yaşanmış olan Bulgaristan göçleridir. Bursa, Cumhuriyet Dönemi'nin ilk yıllarından itibaren dış göçler için bir çekim merkezi olmuştu. Bursa; 1950, 1969 ve son olarak da 1989 yılında, Bulgaristan'dan göç etmek zorunda bırakılan Türklerin en çok tercih ettiği il oldu.

Göçmenlerin kültürel sorunları

Cumhuriyet sonrası Bursa'nın en önemli kültür sorunu, göçmenlerin Bursa'ya uyum sağlayamaması olmuştu. Çünkü yüzyıllardır birbirlerinden ayrı yaşamış, dilleri ve dinleri dışında ortak noktaları azalmış olan bu göçmenlerin yerli halk ile kaynaşması çok uzun yıllar almıştır.

Osmanlı döneminde gelen 93 göçmenleri ve Balkan göçmenleri daha intibak olmadan, mübadil göçmenlerin gelmesiyle Bursa'da tam bir kültür şoku yaşamıştı. Köylerindeki en önemli kültürel sorunlardan biri kuşkusuz dil olmuştu. Çünkü, göçmenlerin büyük bir bölümü, ekmek-su isteyecek kadar bile Türkçe bilmeden Bursa'ya yerleşmişti. Pomak, Arnavut, Boşnak, Gürcü, Abaza, Çerkes, Dağıstan, Girit, Yanya, Preveze göçmenleri ile Çingenelerin yaşadıkları dil sorunları önemli bir kültürel sorun olarak yıllarca etkisini göstermiştir. Oysa, Bursa'dan giden Rum ve Ermenilerin konuştuğu dil Türkçe'ydi. Hatta çoğu başka dil bile bilmiyordu.

Göçmenlerin Bursa'ya katkısı

Bursa'ya gelen bu göçmen hareketi sadece olumsuzluk yaratmamış, bu çalışkan göçmenler Bursa'nın ekonomik ve kültürel yapısına önemli katkılarda bulundu. Bursa'da esnaflık ve özellikle ziraatte önemli gelişmeler yaşandı. Bugün Bursa'nın en önemli zenginlerinin Rumeli göçmeni olması bir tesadüf değil…

Bazı gezginlere göre Bursa'ya arabacılığı göçmenler getirmiş. Gerçekten de Ticaret Odası kayıtlarında bu tür araba sahibi olanlar ve üretim yerleri göçmen mahallelerinde olduğu anlaşılmakta. Bursa ipekçiliğindeki gelişmelerde en önemli katkıyı da göçmenler yapmıştı. Özellikle Rumeli'den gelen çok iyi eğitilmiş ve yetişmiş çalışkan insanlar, Bursa'nın ekonomisinde büyük itici rol üstlendi.

Göçlere Bursa nasıl dayandı?

1880 yılından 1989 yılına kadar süren bu şiddetli göç akınlarına ancak Bursa gibi bir şehir dayanabilirdi. Asırlardır yerleşmiş, oturmuş Bursa'daki şehir kültürü, gerçekleşen göçlerle büyük sarsıntı geçirmiş olsa da, her defasında yeniden ortak bir kültür oluşturmayı başardı.

Farklı diller konuşan, farklı kültürler içindeki göçmenler, kısa süre sonra Bursa'ya uyum sağlayarak, Bursa'ya yeni değerler kazandırdı. Bursa, yaşanan göçlerle çok sıkıntılar yaşamış olsa da, göçmenlerin oluşturduğu dinamizminden yararlanarak yeni değerler üretmiş, ekonomisi olduğu kadar Bursa'nın kültürüne de önemli katkı yapmıştır.



Pzr 15 Oca 2006, 00:38

Bursa Kültürü ve Göç'ün Etkileri

Her şehirde yaşayana şehirli denmez…

Şehirli olmak, bir kültür işidir. Yarım asır şehirde yaşayıp da şehirli olamayan insanlar çoktur. Ancak bunun sorumlusu şehirli olamamış hemşerilerimiz değil, bu şehrin yöneticileridir…

Kişi ile mekân arasındaki süren romantik ilişkinin farklı mekâna göç etmekle yarattığı kopuş, bazen, zaman içinde mekânın değişmesiyle de yaşanır. Asırlardır Bursa'da yaşayan Bursalılar bile, son 30-40 yılda şehre yabancılaştı…

Prof. Dr. İlber Ortaylı, Göç ile ilgili bir Sempozyum'da yaptığı konuşmasında İstanbul için ilginç bir saptama yaptı:

Türkiye'deki hemen tüm kırsal alanlarda altyapı sorunlarının çözülmüş olmasına karşın, kentlerde yaşanan onca işsizliğe karşın yine de kırdan kente göçün yaşanması anlaşılır gibi değil. Altyapısı tamamlanan yüzlerce köy, bugün boşalmıştır. İstanbul'a göçler, kitaplarda okutulan o klasik tabirle "Kırın itmesi, kentin çekmesiyle" gerçekleşmiyor.

Bugün İstanbul'a gerçekleşen göçün temelinde yatan en önemli gerekçe şu: Talana, yağmaya, yasadışılığa, gasplara olan duyarsızlık.

Kırsal kesimdeki aileler için İstanbul, kısa sürede ranta dönüşebilecek sonsuz işgal alanlarının bulunduğu, fethedilecek topraklar olarak görülmekte.


-------------------------------------------
Şehirde her yaşayana şehirli denmez;

Şehirli olmak, bir kültür işidir. Yarım asır şehirde yaşayıp da şehirli olamayan insanlar çoktur. Ancak bunun sorumlusu şehirli olamamış hemşerilerimiz değil, bu şehrin yöneticileridir.


Kişilerle mekânlar arasında romantik bir bağ vardır. Kişiler, çocukluğunun geçtiği mekânlar çok kötü olsa da, yeni ve farklı hatta çok daha güzel bir şehre, mekâna taşındığında bile mutlu olmaz. Her zaman çocukluk yıllarının geçtiği mekânı arar. Uzun süre mekânla kişi arasında bir uyum sağlayamaz. Kişi bu yeni mekânda kendisini yabancı hisseder.

Yerel yöneticiler, yönettikleri şehre, çok farklı mekânlardan kopup gelen hemşerilerimize, halen yaşadıkları ve nesiller boyu yaşamak istedikleri bu şehri tanıtmalı ve onu sevmesini sağlamalı. Çeşitli kent ve kasabalardan gelen insanlar Bursa'yı sevip mutlu olamazsa, kentte yapılan eserleri de koruyamayız.

Midas'ın her tuttuğu altın oldu

Kişi ile mekân arasındaki süren romantik ilişkinin farklı mekâna göç etmekle yarattığı kopuş, bazen, zaman içinde mekânın değişmesiyle de yaşanır. Asırlardır Bursa'da yaşayanlar Bursalılar bile, son 30-40 yılda şehre yabancılaştı.

Orta yaştaki Bursalılar için, çocukluk yıllarındaki şehrin hızla değişmesi, başka kent ve kasabalardan kopup gelen göçmenlerde yarattığı kadar, belki de daha fazla etki yapıyor. Belki de bu nedenle, son yıllarda yayınlanan eski Bursa fotoğrafları bu kadar ilgi görüyor.
Eski Bursalıların istisnasız tümü, değişen Bursa için üzülüyor. Ama ne yazık ki, Bursa'nın bu değişmesinin de sorumlusu bizatihi kendilerinin olduğunu biliyor. Rant ve para için o tarihi evleri, mevsimine göre her tür meyve ağacının bulunduğu bahçelerimize apartmanlar diktik.

Frigya kralı Midas, oğluna yardım ettiği için, "dile benden ne dilersen" demişti tanrı Dionisos. Aç gözlü kral Midas da "her tuttuğum altın olsun" demişti ya... Sonra da her tuttuğu altın olunca Midas'ın, çevresindeki çocuklarına, sevdiklerine bile dokunamamıştı, buz gibi soğuk ve cansız altın olacağı için. Bursalılar hep bizim evlerimiz bahçelerimiz ne zaman imar planına alınacak, beş kat, altı kat verecek diye diledi, bekledi yıllarca. Dileğim gerçek oldu sevgili Bursalılar, her köşe para, rant oldu. Ovamız yağmalandı, tarihi evleri yakıp yerine apartmanlar yaptık. Şimdi de, dokunacağımız her şey ranta dönüşeceği için, yıkımdan kurtulmuş Bursa'daki bazı değerlere dokunmaya korkuyoruz.

Şehir Terbiyesi Ne demektir?

Bir süre önce, üst kat komşularımızdan biri, çöplerini pencereden apartman boşluğuna atmıştı. İlk aşamada çok kızıp köpürmüştüm. Ancak çıkıp bu kadınla konuştuğumda, kadının hiç de kötü niyetli olmadığını gördüm. Çünkü kadın, geldiği köyünde de, çöplerini penceresinden atıyordu. Ortadaki tek sorun, bu ailenin yeni yaşam mekânı olan şehir kültürünü tanımamış olmasıydı.

Yerel yöneticiler, Bursa'ya kırsal alandan gelen yeni hemşerilerine, sadece bu kenti sevdirmek için çaba göstermemeli, onlara şehir terbiyesi ve kültürünü de öğretmelidir.

Kırsal kesimden şehre gelen göçmenler için en önemli yabancılaşma unsuru da, köyden getirdiği terbiye ve kültürüyle şehirde var olan terbiye ve kültür arasındaki çelişkidir.
Ancak her şehrin terbiyesi ve kültürü de farklıdır.

İşte kent kültürü denilen unsur da budur. Eski Bursa'da yaşayan şehir kültüründe, diğer şehirlere göre oldukça farklı özellikler bulunmaktaydı. Örneğin evden eve akan Pınarbaşı suyu nedeniyle bir su kültürü vardır.

Hemen her evde bir müzik aleti bulunur, evlerde özellikle sanat müziği fasılları sık sık yapılır. Bursalılar dinlerine çok bağlı, ama asla tutucu değildir. zengin bir hamam kültürü ve yemek kültürü vardır.

Değişen Bursalılık

Bursa'nın hızla kentleşmesi ve yoğun nüfus artışına karşın, kimliğini her şeye karşın korumasında yerel yönetimlerin fazla bir katkısı yok;
Bursa'nın en önemli şansı, gelen nüfusun önemli bir bölümünün Rumeli'nden gelen göçmenler olmasıydı.

Yukarıda bahsettiğim Göç Sempozyumu'nda, bazı kent ve semtlerde, özellikle Güneydoğu Anadolu'dan gelen göçlerin yarattığı sorunlar tartışıldı. Rakamsal istatistiklerle, bu bölgelerden yaşanan göçle söz konusu semt veya şehirlerde gasp, kap-kaç başta olmak üzere suç oranının birkaç misli arttığı vurgulandı.

Oysa Bursa, çok daha şok edici yoğun göçler yaşamış olmasına karşın, İstanbul'a, kırsal kesimlerden gelen göçmenlerin yarattığı sorunları hiçbir zaman yaşamadı. Bu açıdan Bursa çok şanslı sayılabilir. Ancak son günlerde Kapalıçarşı önünde, turistleri bıktırırcasına mendil satmaya çalışan, ya da orada-burada boyacılık, satıcılık yapmaya çalışan, hatta kandil günleri sokağımızı kapatıp adeta zorla para toplamaya çalışan çocuklar türedi. Oysa, bu çocukların yasal olarak çalışmaları yasak değil mi, bu çocukların okullarda olması gerekmiyor mu?

Yukarıda yazdığım gibi Prof. Dr. İlber Ortaylı, Göç Sempozyumu'nda yaptığı konuşmasında İstanbul için ilginç bir saptama yaptı. Tekrar aktarıyorum:

Alıntı:
"Türkiye'deki hemen tüm kırsal alanlarda altyapı sorunlarının çözülmüş olmasına karşın, kentlerde yaşanan onca işsizliğe karşın yine de kırdan kente göçün yaşanması anlaşılır gibi değil. Altyapısı tamamlanan yüzlerce köy, bugün boşalmıştır. İstanbul'a göçler, kitaplarda okutulan o klasik tabirle "Kırın itmesi, kentin çekmesiyle" gerçekleşmiyor. Bugün İstanbul'a gerçekleşen göçün temelinde yatan en önemli gerekçe şu: Talana, yağmaya, yasa dışılığa, gasplara olan duyarsızlık.

Kırsal kesimdeki aileler için İstanbul, kısa sürede ranta dönüşebilecek sonsuz işgal alanlarının bulunduğu, fethedilecek topraklar olarak görülmekte.


Ortaylı'nın İstanbul için ileri sürdüğü bu senaryo umarım Bursa için gerçekleşmez.

İstanbul'da yaşanan deneyimi, yerel yöneticilerimiz iyi takip etmeli ve zamanında önlem almalı. Bursa kültüründe, asırlarca yaşamak gayesiyle kentimize gelen her hemşerimize kucağını açmak vardır. Onlara yardım ederiz. Ama bizim kültürümüzde asla, yağmacılık, gasp ve işgalcilik yoktur. Bursalılar, her zaman yasalara ve yerleşmiş değerlere saygı duyar




2 yorum:

  1. Yaşanmış bir göç hikayesi;

    http://www.guvenilir.org/2010/06/balkandan-o-zor-yillara-11.html

    YanıtlaSil